Önemli Linkler

Alparslan Türkeş, ölümünün 14. yılında Beştepe'deki kabri başında düzenlenen törenle anıldı

Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sn. Devlet BAHÇELİ, MHP Milletvekilleri ve milli duygularla yüklü binlerce ülkücü ile birlikte Nisan 2011 tarihinde, Merhum Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ’in 14. Ölüm yıldönümü sebebiyle Ankara’da kabri başında düzenlenen anma törenine Milliyetçi Hareket Partisi Antalya Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Ziya İRBEÇ de katıldı.

   Merhuma hep birlikte dua edip Allah’tan rahmet dilediler. Törende bir de konuşma yapan MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli, Türkeş’in büyük bir devlet adamı olduğunu ve ölümünün ardından onun bin bir emekle inşa ettiği ilkelerini belirlediği milli davada, tüm ülkücülerin büyük bir şevk ve azimle hizmet ettiğini ifade ederek, millet ve devletin bekası için güç birliğini sağlamlaştırmaktan başka bir yolun ve çarenin olmadığının altını çizdi.

Yapılan anma töreninin arkasından konu üzerinde bir değerlendirme yapan MHP Antalya Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Ziya İRBEÇ;

“Hayatını milletine hizmet için adayan Merhum Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ’ in milli ve manevi değerlerine bağlı olarak yetiştirdiği ülkücü gençliğin hizmetlerinin Türk Dünyasının birlik ve beraberliği ile İslam Dünyasının huzur ve barışı açısından ne kadar önemli olduğunu son gelişmeler bize göstermektedir” diyerek sözlerine şöyle devam etti:

“Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurucusu ve Türk Dünyası’nın Başbuğu Alparslan Türkeş, Irak’ta bir “Kürt Devleti” kurmaya çalışan Molla Mustafa Barzani’nin arkasında bazı emperyalist güçlerin olduğunu ve hedefleri arasında Türkiye’nin de bulunduğunu henüz genç bir subayken tespit etmiş ve bu yönde milletini uyarmayı bir vazife bilmiştir. Başbuğ Türkeş, Türkiye’yi mozayik olarak göstermek isteyenlere karşı verdiği bir cevapta “Ne mozayiği ulan!” tepkisiyle de tarihe geçmiş ve sözüne 11 Haziran 1995 yılında şöyle devam etmişti: “Sen önce Türk gerçeğini tanı. Kürtler bizim bin yıllık kardeşimizdir...” .

Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş, uluslararası ilişkilerde gerçekçi, siyaset üreten bir kişiliğe sahiptir. Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü ne Erbil’de ne de Londra’da arama gibi bir tenakuza düşmemiş ve tarihi bilgilerden yoksun dış politika anlayışına da prim vermemiştir. Başbakan Erdoğan, 2002 yılının sonunda 70 milyonun üzerinde milletimizin yaşadığı Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olduğu zaman, Barzani Irak’ın kuzeyinde bir aşiretin reisi idi ve bir başka aşiret reisi olan rakibi Talabani ve merkezî hükümetle kavgalı idi. Şimdi ise, aradan 8 yıl geçmiş ve Barzani Irak’ın kuzeyinde bir devlet kurma noktasına getirilmiş ve Talabani ise, bu arada Irak devlet başkanı olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ise parçalanma noktasına doğru gitmekte ve üniter devlet eyaletler sürecine sokulmak istenmektedir. Bu ise, Türkiye’nin Başbakan Erdoğan tarafından çok yanlış bir istikamete doğru sürüklendiğini göstermektedir.

Son dönemde, Türkiye’nin dış politikasında bağımlı kalma katsayısını arttıran uygulamalara çok sık olarak rastlanmaktadır. Örnek olarak; Türkiye’de yapılmak istenen ve Rusya Federasyonu’na ihale edilen 4 nükleer enerji reaktörünün hem fiyatı yüksek, hem de teknoloji transferi söz konusu değildir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu TAEK yetkilileri, Japonya faciasından sonra bile, halkı aydınlatıcı bir tutum içinde olamamışlardır. Daha önce TAEK bünyesinde alınan bir karar, en az 5 yıl çalışmış bir reaktör referans gösterilerek nükleer enerji santralleri kurulabilir yönünde iken, bu ilke Rusya ile yapılan ihalede uygulanmamıştır. Eski teknolojilere göre, iki kattan daha fazla kapasite öngörülerek Türkiye’de inşa edilecek enerji reaktörlerinin 5 yıl çalışmış olması bir yana, henüz çalışır hiçbir örneği yoktur. Ruslar tarafından yapımı devam ettirilen Çin ve Hindistan’daki reaktörlerin hizmete girmesi 2012 yılından önce planlanmış değildir. Yetkililerin bize söylediğinin aksine, burada bir teknoloji transferi de söz değildir. Her reaktörün yakıtı, teknolojisine göre değişmektedir. Japonya, Kore, Fransa veya Rusya teknolojilerinden birini seçmek demek, yakıt bakımından bu ülkelere doğrudan bağımlı olmak demektir

Türkiye kendi imkanlarını harekete geçirmek yolunda ciddi adımlar atmadığı sürece, bağımlılık devam edecektir. Zaman geçirmeden, milli kaynaklar harekete geçirilmeli ve Türkiye’nin dünya ülkeleri arasındaki başarısı kalıcı hale getirilmelidir. Bunun için de, mili hassasiyetleri yüksek, çalışkan ve dinamik MHP kadrolarına olan ihtiyaç acil hale gelmiştir. Bu bakımdan, 12 Haziran 2011 seçimleri milletimiz için çok önemli bir fırsattır. Bu seçimler, Türkiye’nin getirildiği yol ayırımında önemli bir yön çizecektir.

 

Site İçi Arama

Twitter

© Prof. Dr. Yusuf Ziya İrbeç - 23. ve 24. Dönemler Antalya Milletvekili