Önemli Linkler

AKP’den istifa edip MHP’ye katılan İrbeç YENİÇAĞ’a konuştu (09.02.2011)

 

AKP’den istifa edip MHP’ye katılan İrbeç YENİÇAĞ’a konuştu.

Milliyetçi camiaya yönelik oy hesabı içinde olan Başbakan’ın yaptıklarıyla söyledikleri birbirini tutmuyor.

MHP’ye katılan Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, AKP’nin iç yüzünü Selcan Taşçı’ya anlattı.

Başbakan ülkeyi bölüyor.Tarihin birleştirdiklerini ayrıştırmak kardeşliğe değil bölücülüğe hizmet eder. Buna dinimiz de tarih görüşümüz de müsade etmez. Başbakan birleştirici politika yerine ülkeyi bölüyor.

Ötekileştirme operasyonu... Mozaikçi Başbakan, olmayan bir sorunu tartıştırarak milletin kültür dokusunda var olmayan ‘ötekileştirme’ alışkanlığı aşılıyor. Milliyetçilere yönelik sözleri yaptığı işle örtüşmüyor.


‘Türk’ü silmeye kalktılar... Anayasadan ‘Türk’ adını silmeye kalkıştılar. Birkaç arkadaşımla ‘o gün için’ geri adım attırdık. Şimdi Türklüğü alt kimlik olarak kabul ettirmeye çalışmaları, esas niyetlerini gösteriyor.

Mozaikçi Başbakan Türkiye’yi bölüyor!

“Tarihin birleştirdiklerini ayrıştırmak bölücülüğe hizmet eder, buna dinimiz de tarih görüşümüz de müsaade etmez” deyip AKP’den istifa eden Yusuf Ziya İrbeç’e göre Türklüğü alt kimlik ilan eden Erdoğan’ınki bir nevi menfaat milliyetçiliği...

AKP’deki istifaların perde arkası
Selcan TAŞÇI

Referandum sürecinden başlayarak, kendisini “milliyetçi” ve “muhafazakar” seçmenin çatısı olarak konumlandırma gayreti içinde olan AKP’de ardı ardına yaşanan istifalar bambaşka bir fotoğraf çıkarıyor ortaya. Ne Tayyip Erdoğan’ın 12 Eylül darbesi sonrası idam edilen ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nun veda mektubunu okurken döktüğü gözyaşları, ne de kendisini bir dönem “milliyetçi/ülkücü” olarak tanımlamış kimseleri devşirmesi “imaj”dan öteye geçiremiyor “milliyetçi söylem”ini. Nitekim “sahiller”i ötekileştirip kendisini Orta Anadolu’nun muhafazakar tabanının yeni adresi olarak tarif eden AKP, iddialarının tersine bir kadro, seçmen, oy erozyonu yaşıyor son dönemde. Etnikçiler değil, bölücüler değil, liberaller değil; “milli-manevi değerlere sahip” kanadında büyüyor gedik iktidar partisinin...

Haliyle anketlerle, güdümlü medya aracılığıyla geciktirilse de sorulması kaçınılmaz olanı sormak gerekiyor:
Nasıl oluyor da AKP bir yandan milliyetçiliğin siyasal temsiline soyunurken, diğer yandan “milli duruş” sahibi mensuplarının istifalarını durduramıyor?
Bir fikirler, eğilimler, menfaatler mozaiğinden ibaret olan AKP projesi parçalanıyor mu?

Ülke bütünlüğünü tehlikeye attılar

Sorunun cevabı geçtiğimiz günlerde, Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’yi böldüğünü” ileri sürerek AKP’yle yollarını ayıran Antalya Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Ziya İrbeç’in istifa gerekçelerinde saklı.
Tam bir “ne umduk ne bulduk” hikayesi İrbeç’in anlattığı.

2007 yılında “Başbakan’ın teklifi üzerine” politikaya girerken “milli değerlerin korunacağı, geliştirileceği, kardeşliğin daha da hakim olacağı bir atmosfer” ummuş. Aktif politikanın içinde geçirdiği 4 yılın sonunda dönüp baktığındaysa kendisini “milliyetçiliği daha dar alana sıkıştırmaya kalkan bir yapının içinde” bulmuş.
Anlaşılamamak kaygısıyla olmalı, sohbetimiz boyunca “Ben çizgimi hiç değiştirmedim” diyor sıkça. Geldiği yol ayrımını Yahya Kemal’le özdeşleştiriyor: “Mevzu bahis vatan ise gerisi teferruattır!”

Şu anda mevzu bahis olanın “vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türkiye üzerinde oynan bölücü oyunların görülmesi” olduğuna inanan İrbeç’e göre bugünler, Mehmet Akif’in “Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam kalk” çağrısına uymak zamanı olan günler:
“İnsanların milli tepkilerini dile getirerek yanlışların önüne set çekmeleri zorunluluğu oluştu. Bölücülük sadece etnik bazda olmuyor. Bir başladı mı bölücülük katsayısı orada kalmıyor; dini, kültürel bazda da oluyor, fakiri zengini ayırarak da oluyor, bölgesel de oluyor... ”

İrbeç, bu kaygılarını hem milliyetçi bir aydın olarak hem de “İmam Hatip’li” kimliği ile İslamiyet’in bölücülüğün hiçbir türlüsü ile yan yana gelemeyeceğini vurgulayarak anlatıyor.
Onu AKP’yle yol ayrımına getiren temel sebep de bu zaten. İstifasını kamuoyuyla paylaşırken yaptığı gibi yine “Başbakan ülkeyi bölüyor” diyor lafı dolandırmadan:
“Bir devlet adamının birinci görevi bölücülüğe sebep olan faktörleri su yüzüne çıkarmak değil birleştirici politika izlemektir. Tarihin birleştirdiklerini ayrıştırmak kardeşliğe değil bölücülüğe hizmet eder. Bugüne kadar hiçbir devlet adamı bu kadar ayrıştırıcı bir söylem benimsememişti. Atatürk’ün İstiklal Marşımızı hangi gruptan biri yazar diye bir beklentisi olmuş mu? Milli Marşı kim yazmışsa onu Türk Milliyetçisi olarak bağrımıza basmışız. Ve ”Ne Mutlu Türk olana“ değil sosyolojik bir olgu olan Türk kimliğini öne çıkararak ”Ne Mutlu Türk’üm diyene!“ demişiz. Bu tabirlerin sanki yanlış bir faraziye üzerine kurulmuş gibi gösterilmesi sulandırılması, saptırmadır.”

Diyarbakır’dan ne istiyorsun?

İrbeç’in AKP’den kopuş sürecindeki en önemli eşiklerden bir tanesi “Açılım” adı altında yürütülen politikalarmış. Habur karşılamasından İmralı’yla ortak yol haritasına uzanan sürece itirazının temelinde “temel hakların pazarlık konusu yapılamayacağı” savı var:

“Başbakan gruplara yönelik açılım yapmak gibi çok yanlış bir uygulamayı başlattı. Gruplara yönelik uygulama ayrımcılığı tetikler. Bakın Aşure çok tanınmış bir Türk uygulamasıdır. İki çeşit, üç, beş çeşit katkı maddesiyle olmaz, yirmi -otuz, katkı maddesi ne kadar çoksa o kadar kaliteli olur. Ama bir olmazsa olmazı vardır aşurenin; tatlı olmak zorundadır. Katkı maddelerinin hepsi birbirleriyle uyumlu olmak zorundadır. Türkiyedeki çeşitli grupların yapısı aşure kıvamına gelmiş zaten. O tatlılığı biz niye bozalım şimdi? Bu olur bir şey değil. Zaman zaman ”Türkiye bir mozaiktir“ deniyor. Mozaik çok hızlı parçalanabilir. Aslında Türkiye’yi bir granit haline getirmek gerekiyor...”

Başbakan’ın “Biz bölgesel milliyetçiliğe karşıyız, etnik milliyetçiliğe karşıyız” sözleri ikna etmeye yetmemiş İrbeç’i. Hatta daha da pekiştirici olmuş ayrılık kararında “Tabanda zaten etnik -bölgesel milliyetçilik yok ki, Başbakan olmayan bir sorunu tartıştırarak, milletin kültür dokusunda var olmayan ”ötekileştirme“ alışkanlığını aşılıyor” diyor:

“Ötekileştirme yokken, ötekileştirme diye bir söylemle karşı karşıya kalıyoruz. Buna hem dini görüşümüz müsaade etmez, hem tarih görüşümüz müsaade etmiyor. Bazı kentlerin tarihi geçmişini bir çırpıda unutup ”bugün etnik siyaset orada yapılıyor bu doğrudur“ diyemeyiz. Ama bu deniyor. Mesela Diyarbakır Şah İsmail ve Uzun Hasan’a başkent olmuş bir kenttir. Türk devletlerine başkentlik yapmış bir şehirdir. Tarihteki kazanımlardan bahsediliyorsa o zaman Diyarbakır’ın adının Kürtçeleştirilmesi değil, yapısının çok hızlı bir şekilde tarihe uygun şekilde ele alınması gerekir. Mardin; Artuklular’ın başkentidir. Selçuklu’nun merkezi olmuştur. Bunları görmezden gelmenin ne anlamı, ne faydası var?”

‘Türk’ adını silmeye kalktılar

AKP içindeki en büyük mücadelelerinden birini, Anayasa’nın Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağı olan herkesi Türk kabul eden 66. maddesindeki Türk tanımının kaldırılacağını söyleyen Ayşenur Bahçekapılı’ya karşı vermiş İrbeç. O ve birkaç arkadaşının parti içinde yüksek sesle yürüttükleri muhalefet üzerine “o gün için” geri adım atmış iktidar. “Ama” diyor İrbeç; “Biz seçimlerden sonra AKP’nin gündeminde böyle bir konunun olmadığından emin olamıyoruz.”
Bu konuda “evrensel” bir kabul olduğuna ve bu tür bir tartışmayı başlatmanın iyi niyetli olamayacağına dikkat çekiyor:

“Türk kavramı diğer devletlerin anayasalarında olduğu gibi son derece makul ve yerinde bir kavramdır. Fransız Anayasasında 16 yerde ”Fransız“ kullanılıyor, Alman Anayasasında 10 ayrı yerde, İtalyan Anayasasında 6 yerde kullanılıyor eşdeğer kavramlar. Böyle uygulamalar varken Türkiye’de bunun tartışmaya açılması sorgulanmalıdır.”

Erdoğan milliyetçiliği kullanıyor

Yusuf Ziya İrbeç’in uyarıları ile Erdoğan’ın sahiplenme gayreti içine girdiği mili çizgi birbirini tutmuyor.

“Niyet okuyucusu değiliz. Allah’ın kuralı var; “ameller niyetlere göre” diyor. Biz politikacılar niyet okuyamayız ama yapılan işlerin nereye doğru gittiğini biliriz. Bütün uyarılarımıza rağmen geri adım attığını görmedik” diyor bu kez...

“Uyardınız mı?” diye onaylatma ihtiyacı duyuyorum.

Geçen yıl şubat ayında kapalı grup toplantısında Başbakan’ın yüzüne karşı söylediği “Türklük bir markadır ve biz bu markayı örselemeyelim” sözünü hatırlatarak; “Başbakan o oturumda söz alan bütün diğer arkadaşlarımızın eleştirilerine cevap verdi ama ben yanıt alamadım” diye konuşuyor. Bu arada o oturumda Erdoğan’ı eleştiren isimler arasında şu anda TBMM’de MHP sıralarında oturan Ankara Milletvekili Zekai Özcan’ın da bulunduğunu hatırlatıyor.

İrbeç, “MHP ve diğer muhalefet partilerinin etkilerini azaltabilmek maksadıyla milliyetçi camiadan olan insanlara yakınlaşma sinyali verdi” dediği Erdoğan ile 4 Ocak 2011 tarihli grup toplantısındaki “Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla aklınıza ne gelirse hepsiyle bunlar birer alt kimliktir ve bunlar kesrettir ve vahdette biz bunları topluyoruz” sözünü söyleyen Erdoğan arasındaki çelişkiye de tepki gösteriyor:

“Milliyetçilere yönelik sözleri yaptığı işle örtüşmüyor. “Ben oy almak için milliyetçileri bu partiye toplamak istiyorum” diyor ama görüldüğü gibi esas niyetini de gizleyemiyor.”

 

Site İçi Arama

Twitter

© Prof. Dr. Yusuf Ziya İrbeç - 23. ve 24. Dönemler Antalya Milletvekili